Çöp Kent sakinlerinden Hany, nişan töreni için Samia’yı evinden alıyor. Çift ve konukları geleneksel Nil teknesinde kutlama yapacaklar. Hany yerleşimin varsıllarından olduğu için teknede parti yapacak maddi gücü var.
Kahire’nin çöp semti Mokattam devasa kentin çöpleriyle iç içe yaşıyor; fakat düğünlerinde neşe eksik olmuyor.
Adları “çöpçü” anlamına gelen Zabalinler, 20. yüzyılın ortasından beri Kahire’deki gecekondu mahallelerinden birinde yaşayan 20-30 bin kişilik bir halk. Kapı kapı dolaşıp hemen hiç para almadan kent sakinlerinin çöplerini toplayarak geçimlerini sağlıyorlar.
Eşek arabaları ve eski pikap kamyonetlerle çöpleri “Çöp Kent” adıyla tanınan Mokattam semtine taşıyorlar. Burada toplanan malzemenin yüzde 80’i geri dönüştürülüyor. Oysa Avrupa’da belediyelerin yaptığı ortalama geri dönüşüm oranı yüzde 32 civarında.
Zabalinler, Kahire’deki Mokattam adı verilen gecekondu köyünde yaşıyor. Geçimlerini çöp toplayarak kazanıyor, topladıkları atıkların yüzde 80’ini geri dönüştürüyor.
Bir süre önce altı ay kaldığım Kahire’de, iş arkadaşlarımdan biri beni birlikte Çöp Kent’e gitmeye davet ediyor. Başta fotoğrafçı olarak ilgi duymuyorum bu gecekondu mahallesine, çünkü çok fazla fotoğraflanmış. Ama kendi gözlerimle görme şansı veriyor bana. Fotoğraf makinemi yanıma alıyor, üzerime en eski giysilerimi geçiriyorum.
Samira Çöp Kent’teki düğününde konuklarla birlikte oynuyor.
Bizi Mokattam’a götürecek birini bulmak için birkaç taksi durdurmamız gerekiyor. Oraya ulaştığımızda, keskin bir çürüme ve yanmış lastik kokusu karşılıyor bizi. Burnumu eşarpla kapamanın burada yaşayanlara karşı saygısızlık olacağını düşünerek, normalde içmediğim halde bir sigara yakıyorum.
Kısa sürede kokunun buradaki en katlanılmaz şey olmadığını anlıyorum. Kadınlar ve çocuklar yerlere oturmuş çöpleri ayıklayarak 16 farklı çeşit halinde ayırıyorlar. Bu ayıklama sırasında çıkan malzeme fabrikalara ve toptancılara satılıyor. Geri kalan organik atıklarla domuz besleniyor ve eti turistik otellere satılıyor.
Samia, Çöp Kent’teki güzellik salonunda nişanına hazırlanıyor.
Geri dönüşümün genellikle büyük bir odada ya da evin altında yapıldığını, alüminyum, plastik ve geri dönüştürülebilecek her şeyin eritilip satışa hazırlandığını fark ediyoruz. Boş teneke kutu dolu dev torbalar taşıyan adamlar, plastik kutular ve kağıtların dağ gibi yığıldığı odalar görüyoruz. İnsanların yüzü çok yorgun ama yine de kahkahalar eksik değil.
Hayatımdan asla şikayet etmeyeceğime dair söz veriyorum kendime.
Çöp Kent’te bir düğün.
Gün sona ererken rehberimiz, kayaya oyulmuş Aziz Simon Kilisesi’ni göstermekte ısrar ediyor. Çöp Kent sakinlerinin yüzde doksanı Kıpti Hristiyan ve bu kiliseyle büyük gurur duyuyorlar. Çöp Kent’in yukarısındaki bir sırtta kurulmuş olan Aziz Simon, Ortadoğu’nun en büyük kilisesi olarak kabul ediliyor. Karanlık sokaklardan yorgun argın Mokattam tepesine doğru yürüyoruz.
Kilisenin önünde renkli giysiler içinde bir sürü insan bekliyor. Çocuklar neşeyle etrafta koşturuyor. Maytaplar gürültüyle patlarken kalabalığa doğru bir araba yaklaşıyor. Bir düğün var burada.
Hala ve Girgis, Aziz Simon Kilisesi’ndeki nikah töreni sırasında. Mağara Kilisesi olarak da bilinen bu kilise, Çöp Kent’in tepesindeki Mokattam Dağı’nda kurulmuş.
Kilisedeki merasime ruhani bir hava hakim. Gelin ve damat çok heyecanlı, dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanabilecek bir törene benziyor. Sonra hep birlikte sokaklara dökülüp düğün yerine doğru yürüyoruz. Gösterişli elbiselerin ortamla oluşturduğu çelişki etkileyici. Çöpler arasında sıçanlar dolaşıyor, koku yine dayanılmaz ama bunlar düğün alayının umrunda bile değil, somut bir mutluluk havası esiyor.
Mokattam Dağı’ndaki Aziz Simon Kilisesi’nde nikah törenini izleyenler.
Tam bu noktada anlatmak istediğim öykünün bu olduğuna karar veriyorum ve bu düğün dört ay boyunca katılacağım düğünlerden biri oluyor. Çöp Kent’teki düğünlerin çoğu gibi bu da sokakta yapılıyor. Çift geldiğinde akrabaları ve arkadaşları onları bekliyor oluyor, yüksek sesle müzik çalıyor ve herkes oynuyor. Birisi havaya ateş ediyor, düğün inanılmaz derecede gürültülü.
Çöp Kent’teki düğünlerin çoğunda çift geleneksel olarak bir platform üzerinde oturup gelen misafirleri karşılıyor. Kutlamalar herkese açık oluyor. Masalara bira ve sade öğle yemeği servisi yapılıyor.
Çöp Kent’te geleneksel bir düğün platformu.
Aynı gün içinde bir düğün alayından diğerine geçebiliyor olmak beni hep şaşırtıyor. İnsanlar düğünde yabancı bir fotoğrafçıyı görmekten hoşnut bir şaşkınlık duyuyorlar, beni sıcak gülümseyişleriyle karşılıyorlar, yemek ikram ediyor ve oynamaya kaldırıyorlar. Coşku içinde saatlerce oynuyorlar, çocuklar maytap patlatıyor.
İki adam sopalarla geleneksel Mısır oyunlarından birini oynuyor. Çiftin evliliğini kutlamak ve onlara kucak açmak için saatlerce oynamak gelenekten sayılıyor.
Çöp Kent düğünlerinde beni en çok etkileyen şey, ortamın unutulması ve yerini katıksız bir neşeye bırakması oluyor.
Erica Canepa, İtalyan asıllı serbest çalışan bir fotoğrafçı ve videocu. Web sitesinde diğer fotoğraflarını da görebilirsiniz.
Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/cop-kentin-dugunleri/2631