DOĞAL TAŞLARIN GÜCÜ

İnsanoğlunun taşlarla karmaşık bir ilişkisi var. Bize hem çok uzak hem de çok yakınlar. Uzaklar, çünkü bu mineral yapılar elimize geçmeden önce milyonlarca yıl yeraltında kaldılar. Yakınlar, çünkü taşlar insanlığın en eski öğretisi ve pratiğinin bir parçası. Onları görmezden gelebilmiş hiçbir ülke veya kültür yok. İlk çağlardan beri insanların daha iyi yaşaması için bir kaynak niteliğindeler. Pigmentlere ayrılmış lapis lazuli taşı eski Mısırlılar tarafından maske süslemede veya koruyucu muskaların içinde kullanılırdı. Yeşim taşı ise Çin’de uzun ömürlülüğü simgeliyor. Bunların hepsi hurafe olabilir mi? Ne yazık ki taşların faydasını somut olarak ölçemiyoruz ve litoterapi hâlâ bir bilim dalı olarak kabul edilmedi.

Fakat yine de doğal taş uzmanları Catherine Mayet ve Nathaëlh Rémy, taşların gücünü savunuyor: “İnsan ve taş arasında oluşan titreşim, gözle görülmeyen bir bilgi akışı oluşturur.” Araştırmacılar aynı zamanda, antikçağlarda kanamaları durdurmak ve apati halindekilere enerji vermek için kullanılan hematit taşının, aslında yaşamımızda elzem olan demir oksitlerinden oluştuğunu saptadı. Bir diğer taş uzmanı ve yazar Martine Pelloux, doğal taşlarla tasarladığı takı dükkânına gelen kişilerin hep aynı soruyu sorduğunu ifade ediyor: “Bu neye iyi geliyor?”

Taşlar taşıdıkları özellikler yüzünden de bizim için çok değerli. Büyüleyici güzelliği, göz kamaştırıcı parlaklığı bilinçdışımızda ideal bir dünyanın imgesini uyandırıyor. Zaten masal veya rüyalarda bir taş olması, her zaman ruhun olumlu bir özelliğini ortaya çıkarır; sabır, cesaret veya dürüstlük gibi. Bu yüzden taşların aynı zamanda meditasyon pratiğine destek olarak kullanılmasına da şaşırmamalı.

 

Görüntülenme Sayısı:
447
Kategoriler:
Genel · Psikoloji · Yaşam

Yorumlar yapılamaz.