Fotoğrafın Öyküsü: Su Altında Üçüncü Türden Yakınlaşmalar

Fotoğrafın Öyküsü: Su Altında Üçüncü Türden Yakınlaşmalar

National Geographic fotoğrafçısı Brian Skerry, bir güney gerçek balinasının bir dalgıç ile karşılaşmasını gösteren ikonik fotoğrafının öyküsünü anlatıyor. 

Gerçek balinaların bilim kurgu filmlere pek düşkünlüğü yoktur muhtemelen. Eğer olsaydı, National Geographic fotoğrafçılarından Brian Skerry’nin çektiği bu fotoğraftaki balina, bir başka türle yaşadığı “yakın karşılaşmayı” arkadaşlarına mutlaka anlatırdı.

Skerry bir video röportajda, Yeni Zelanda’ya ait Subantarktik bölgedeki bir adada “güney gerçek balinası nüfusuyla tek kelimeyle bambaşka, büyüleyici bir deneyim” yaşadığını anlatıyor. Bu balina popülasyonu sadece on yıl önce keşfedilmişti ve fotoğraflanan karşılaşmadaki balinalar, su altındaki evrenlerine suyun üstünden gelen insanlarla ilk kez karşılaşıyorlardı. Otobüs büyüklüğündeki dost canlısı balinalar yeni komşularıyla tanışmaya hayli meraklıydılar.

“Muhteşem bir manzaraydı. On dört metre boyunda 70 tonluk bir gerçek balina, okyanus zemininin hemen üzerinde bir dalgıca birkaç metre mesafede dolaşıyordu… Bir noktada yüzmeyi bırakıp nefesimi toplamak için kuma diz çöktüm. Balinanın yoluna devam edeceğinden emindim. Oysa balina da durdu, geri döndü, anlamlı gözüyle bana bakarken tepemde dolaşmaya devam etti. Birkaç saniye sonra, balinayla yüzmeye, fotoğraf çekip her saniyenin keyfini çıkarmaya kaldığım yerden devam ettim,” diyor Skerry.

Fotoğraflarını iletişim aracı olarak kullanan Skerry, okyanusların öyküsünü anlatmak için su altında 10 bin saatini geçirdi. Genelde Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki buzun altındaki zorlayıcı iklim şartlarında ya da yırtıcı dolu sularda olmak üzere yılın sekiz ayı dalış yapıyor. Ve hatta fotoğraflarının öznelerine yakınlaşmak için deniz zemininde bile yaşadı.

Skerry deneyimini şu cümlelerle anlatıyor:

National Geographic için gerçek balinalarla ilgili bir çekim yapıyordum. Yeni Zelanda’nın Subantarktik sularında karşılaştığımız güney gerçek balinası nüfusuyla tek kelimeyle bambaşka, büyüleyici bir deneyim yaşadım.

Aslında çok tehlikeliydi. Karşımıza ne gibi bir şey çıkacağını bilmiyorduk. Tartışmaya açık bir yolculuktu. Bu hayvanlar daha önce hayatlarında hiç insan görmemişti. Bu balinalarla yakın temas kuran ilk kişi ben olmuştum.

Suda balinalarla tek başımaydım. Açıkça iletişim kuruyorlardı, bana doğru yüzüyor, beni yokluyor, çarpıyorlardı. ‘Nedir bu şey’ diye merak içindeydiler. O duygusal gözleriyle bakıyorlardı. Aşırı dramatize etmek istemiyorum ama aynen böyleydi. Bu hayvanlar size baktığında, ne düşündüklerini ve sizin ne olduğunuzu anlamaya çalıştıklarını görebiliyorsunuz.

Sonra bir gün asistanım Mauricio’dan benimle dalmasını istedim. Daha önceki günlerde, çok fazla kişinin balinaları ürküteceği düşüncesiyle suya girmesini istememiştim. Dibe indiğimizde, sanki planlamışız gibi dev bir balina yüzerek yanımıza geldi ve bizimle iki buçuk saat geçirdi. Zeminin hemen üzerinde yüzüyorduk, ben hiç durmadan fotoğraf çekiyordum. Öyle yorulmuştum ki resim çekmeyi bırakmam gerekti. Üzerimde yüzlerce kilo donanım taşıyordum. Diz çöküp nefesimi toparlamaya çalıştım. Balinanın yüzüp gideceğini, beni arkasında bırakacağını düşünüyordum.

Ama durdu. Balina durup geri döndü ve beklemeye başladı. Dev gözleriyle, sanki ‘sen dinlen ben seni bekliyorum’ dercesine bana bakıyordu. Gücümü toplayıp yeniden yüzmeye başladım. Bu benim için bir hayalin gerçekleştiği andı. Belki de ancak birkaç kişinin başından geçen ve geçecek olan bir deneyimi yaşayıp fotoğraflama şansıydı.”

 

 

Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/fotografin-oykusu-su-altinda-ucuncu-turden-yakinlasmalar/2620

Görüntülenme Sayısı:
434
Kategoriler:
Çevre · National Geo

Yorumlar yapılamaz.