İspanyol Av Köpeklerinin Dokunaklı Öyküsü

İspanyol Av Köpeklerinin Hazin Öyküsü

Kurtarılan köpeklerin çoğu kötü durumda, yetersiz beslenmiş ve güçsüz oluyor.

Tavşan avlayacak kadar hızlı ve çevik oldukları için yetiştirilen, yaşlanıp yavaşlayınca sahipleri tarafından terk edilen ve hatta öldürülen İspanyol av köpekleri hakkında konuşmamız gerekiyor. 

İspanyol av köpeklerinin başına gelenler, fotoğrafçı Martin Usborne’u derinden etkilemiş. Hızlı ve çevik oldukları için yetiştirilen bu köpeklerin 100 bin kadarının, tavşan avlama sezonu sonunda fazla yaşlı ya da fazla yavaş oldukları gerekçesiyle terk edildiğini ya da öldürüldüğünü söylüyor. Bu uygulamaya dikkat çekmek isteyen Usborne iki yıl süren bir proje kapsamında, yol kenarları, koyaklar, nehirler ve otoparklar gibi normalde terk edildikleri ya da öldürüldükleri yerlerde kurtarılan av köpeklerini fotoğraflamış.

Fakat ne yazık ki kurtarılan köpekler bile yıpranmış ve yaralanmış oluyor. Kendini bu köpeklerin iki yaygın türünü –galgo (İspanyol tazısı) ve podenco– kurtarmaya adamış bir kuruluşa göre, hayvanlar aç ve sevgiden yoksun bırakılıyor, karanlık kulübelerde zincirlenmiş olarak tutuluyor. Usburne ile yazışarak, ihmal edilen bu zarif hayvanlarla yaptığı çalışma konusunda bilgi aldık.


Sevilla yakınlarındaki bir yardım merkezindeki kurtarılmış bir galgo.

JANNA DOTSCHKAL: Av köpekleriyle ilgili bir proje yapmak için size esin veren şey ne oldu?

MARTIN USBORNE: Dünyayı dolaşmak ve kaç hayvan kurtarabileceğimi görmek için (bunu bir kitap haline getiriyorum) bir yılımı ayırmıştım. Yolculuğum sırasında İspanya’da topluca terk edilen bu harika köpeklerin öyküsü çıktı karşıma ve onların durumu üzerine bir fotoğraf projesi yapmam gerektiğine karar verdim. Beni çeken şey öykülerindeki acılı çelişki oldu. Asil bir geçmişe sahip bu harika köpeklerin –birkaç yüzyıl önce soyluluk simgesiydiler– aynı zamanda modern dünyada geçen çirkin bir öyküsü daha var: suistimale ve terk edilmişliğe dayalı bir hayat. Son derece güçlü ve zarif bedenleri bozuluyor, güçten düşüyor.

JANNA: Köpekleri seçerken ne gibi özelliklere dikkat ettiniz?

MARTIN: Bu çelişkiyi yansıtan, asil ama aynı zamanda korumasız, güzel ama yaralanmış, gururlu ama ürkek köpekleri seçtim. Bunun dışında türde ve renkte de çeşitlilik olsun istedim.

 Martin Usborne

Kurtarılmış bir galgo.

Martin Usborne

Kurtarılmış bir galgo.

Martin Usborne

Şubat ayındaki av mevsiminin sona ermesinden sonra köpekler Endülüs’teki bu nehir gibi nehirlerde boğuluyor.

Martin Usborne

Kurtarılmış bir galgo Málaga yakınlarındaki yardım merkezinde yeni sahibini bekliyor.

Martin Usborne

Köpeklerden biri, Güney İspanya’daki bu yamaçlardan atıldıktan sonra kurtarılmıştı.

Martin Usborne

Bir zeytin ağacı. Yeterince iyi avlanamayan köpekler ayakları hâlâ yere temas ederken ağaçlara asılarak cezalandırılıyor. Bu yavaş ölüme “piyano çalmak” adı veriliyor.

Martin Usborne

Kurtarılmış bir galgo.

Martin Usborne

Kurtarılmış bir galgo.

JANNA: Köpekleri nasıl ve nerede buldunuz?

MARTIN: Endülüs’teki iki kurtarma merkeziyle çalıştım. Bunların biri çok büyük diğeri küçük ama her ikisi de terk edilmiş köpekleri toplayıp yeni yuva bulmakta muhteşem bir iş çıkarıyorlar. Giderek yükselen terk dalgasına karşı mücadele verirken, neredeyse sadece bağışlardan ve köpeklere sahip çıkmak isteyen insanların iyi niyetinden dayanak alıyorlar.

JANNA: Köpeklerin poz vermesini nasıl sağladınız?

MARTIN: Aslında köpeklerin poz vermesini istemedim. Zaten poz da verdirtemezdim onlara. Yaralı ve ürkek, çoğunlukla güvensiz köpeklerdi bunlar. Bu yüzden çok fazla hareket ediyorlardı, çok az zamanım oluyordu. Ayrıca onları endişelendirmek de istemiyordum. Aslında zaten onların rahatsızlığını, ürkekliğini yakalamak, öykülerini anlatmak istiyordum. Sakinlik yayan kusursuz bir poz istemiyordum. Çalışırken bana yardım eden biri oluyordu. Tercihen köpekleri tanıyan, onları fotoğraf makinesinin önünde durmaya yetecek kadar sakinleştiren bir gönüllü oluyordu bu kişi. Ama bunun dışında istediğim şey oldukları gibi görünmeleriydi.


Kurtarılmış bir galgo Málaga yakınlarındaki yardım merkezinde yeni sahibini bekliyor.

JANNA: Fotoğraflarda ne tür bir hava elde etmek istediniz?

MARTIN: Görsellerim Velázquez tablolarının ruhunu, renk ve tonlarını çağrıştırıyor. Benim bu fotoğrafları çektiğim bölgede, üstelik köpeklerin hâlâ asil sayılıp soyluluk simgesi olarak kabul edildiği bir dönemde yaşamış ve resim yapmıştı. Normalde köpek ve manzara çalışmadığı halde benim fotoğraflarımda olmasını istediğim bir yoğunlukta ve duygusallıkta resimler yapmıştı.

JANNA: Bazen fotoğraflarınızı “karanlık” olarak tanımlıyorsunuz. Hayvan fotoğrafları için sıradışı geliyor bana. Neden bu yaklaşımı seçiyorsunuz?

MARTIN: İşlerim, uzun süredir bağdaştırmaya çalıştığım ve şimdi aslında birbiriyle derinden ilişkili olduğunu fark ettiğim iki şeye dayanıyor. Birincisi, insanlarla (diğer) hayvanlar arasındaki uçurumdan son derece kaygılıyım ve bu üzücü bölünme konusundaki farkındalığı artırmak istiyorum. Diğer hayvanlardan dil, teknoloji ve büyük acılara yol açan ölümcül kibirle ayrılıyoruz. İkincisi, kendi karanlık yönümü keşfetmek istiyorum. Benliğimin bir bölümüyle diğeri arasındaki bir başka ayrılık bu. Hayvanlara –özellikle köpeklere– çok küçükken, konuşma zorluğu çektiğim ve derin bir kırılganlık hissettiğim sırada ilgi duymaya başlamıştım. Bunların ikisi –hayvanlara olan ilgim ve zayıflığım- aslında aynı şey. Bir anlaşılma, merhamet ve bağlanma isteği.

JANNA: Bu hayvanları fotoğraflamak nasıl bir şeydi?

MARTIN: Doğrusunu söylemek gerekirse tüm bu süreci, defalarca aynı yere gitmeyi ve bir sürü yeni köpek görmeyi duygusal olarak yorucu buldum. Köpeklerin çoğu korku içindeydi ve dokunulmaktan hoşlanmıyordu. Bu yüzden fazla uzun fotoğraflamak ve onları rahatsız etmek istemedim. Bazılarını avutmak ve rahatlatmak olanaksızdı, bazıları daha iyiydi ama yine de kendilerinden emin değillerdi. Onlara elimden geldiğince itina ve ilgi gösterdim ama üzerlerinde stres yaratmak da istemedim. Tazılar ve küçük av köpeklerinin zaten çekingen bir doğası var, bu yüzden işler her zaman o kadar kolay olmadı.


Podenco, engebeli arazilerdeki avlarda kullanılan küçük bir tür.

JANNA: İnsanların fotoğraflardan ne gibi bir çıkarım yapmasını istiyorsunuz?

MARTIN: Umarım köpeklerin güzelliğinden ve öykülerinin çirkinliğinden etkilenirler. Umarım, karşılarına korkunç fotoğraflarla çıkmadan da neler olup bittiğini anlarlar.

JANNA: İnsanlar köpeklerden ne öğrenebilir sizce?

MARTIN: 
Bizim de hayvan olduğumuzu. Büyük bir sevgi ve güven verebileceğimizi ama aynı zamanda bu sevgi ve güveni kötüye kullanabileceğimizi. Köpekler bize, olabilecek en doğrudan ve en sade sevme ve yaşama yolunu gösterebilir.

Martin Usborne’un Kehrer Verlag tarafından yayımlanan Where Hunting Dogs Rest adlı yeni kitabında yer alan serinin tüm fotoğraflarını web sitesinde görebilirsiniz.

 

 

 

 

Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/ispanyol-av-kopeklerinin-hazin-oykusu/2572

Görüntülenme Sayısı:
516
Kategoriler:
Bilim · National Geo

Yorumlar yapılamaz.