SANATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜ

 

Psikolojik danışmaya veya psikoterapiye gelen bireylerin genellikle çözmek istedikleri problemleri vardır. Pek çok psikoterapi yaklaşımında psikoterapistler, kişileri yaratıcı problem çözmeye teşvik ederek yani içlerindeki yaratıcı gücü açığa çıkararak etkin çözümler bulmalarına yardımcı olurlar. Sanat terapisi ise sorunların tedavisinde doğrudan sanatın iyileştirici gücünden yararlanır. “Sanatçının Yolu” adlı kitabın yazarı Julia Cameron’un dediği gibi, “Sanat; içimizdeki sandıkları ve yüklükleri açar. Mahzenleri ve tavan aralarını havalandırır. Bizi iyileştirir”.

Peki, sanatın iyileştirici gücü nerede saklı? Elbette ki yaratıcılıkta! Yaratıcı süreç ve iyileşme “dönüşmek/dönüştürmek” kaynaklarından beslenir. Psikoterapist Carl Rogers bu konuyla ilgili şunları söyler: “Terapi sürecinin en önemli bölümlerinden bir tanesi insanın içindeki yaratıcı hayat enerjisini uyandırmaktır. Yaratıcılık ve sanat böylelikle örtüşür. Yaratıcı olan çoğu şey genellikle terapötiktir. Sanat terapisi seansları boyunca danışanlar izlendiğinde, başlangıçta zorlananların zamanla düşünmeden, kendiliğinden ortaya çıkan eserler yarattığına tanık olunmaktadır. Bu yaratıcılığın sansürsüzce akıp gittiğine bir işaret sayılabilir. Yaratıcılık sağlık işareti ise, bu durum danışanların ‘iyileşme’ye başladığını gösterebilir.”

Alain de Botton ve John Armstrong “Terapi Olarak Sanat” adlı kitaplarında, sanatın kendimize özgü günlük yaşam ikilemlerimizi çözmede bize yardımcı olduğunu söylerler ve sanatın yedi işlevinden söz ederler. Bunlar bizde eksik olan ve sanat sayesinde yerine gelen fonksiyonlardır.

  1. Hatırlama

Sanat bir açıdan hatırlamak içindir. Danışanlar olumlu veya olumsuz açıdan etkilendikleri anlar geçip gittiğinde, onların tek bir sahnesine odaklanırlar ve eserlerinde o anın özüne yer verirler. Eser ortaya çıktıktan sonra, o danışan için en unutulmazı ve aynı zamanda o ana dair duyguları kaydeder ve korur.

  1. Umut

Umut, yaşam başarısının anahtarıdır. Danışanlar bazen yoğun sorunlar içindeyken bile hoş görünümlü, pozitif resimler yapabilirler. Bu durum sorunlarının farkında olmadıkları anlamına gelmez. Bazen hoş resimler tüm sorunlar içerisinde sadece cesaret almak için çıkabilir. Kimi zaman danışanlar sadece umudu araştırıyordur.

  1. Acı

Sanat acıyı farklı perspektiflerden göstererek yeniden keşfettirir ve onunla baş etmemizi sağlar. Adeta normalleştirir. İşlenemeyecek düzeyde olumsuz duygular içeren deneyimleri katı madde olarak ele alırsak, katı madde suya dönüşmeden gaz haline yani sanat haline dönüşür. Bir zarafeti, hafifliği vardır. İşte buna süblimasyon denir. Danışanlar açısından bu tür sanat eserleri, çok yoğun ve özel anlarla başa çıkmaları için onlara donanım sağlar.

  1. Dengeleme

Danışanların duyguları bazen bir uçtan bir uca gidebilir. Örneğin, kendilerini çok başarılı ya da yetersiz veya çok popüler ya da çok ezik hissedebilirler. Sanat onlar için bu çok konsantre durumlar arasında bir denge sağlayıcıdır. Oldukça dingin bir yaşamları varsa, çok karmaşık ve kompleks bir eser danışanları dengeleyebilir. Çok karmaşık bir yaşamları varsa da çok dingin bir eser onları

daha fazla dengeler. Aslında ilham dediğimiz şey de, denge için olan ihtiyacın dışa vurulması olarak düşünülebilir.

  1. Kendini keşfetme/anlama

Yarattığımız sanat eseri, bir anda bizi çarpan bir durumla karşılaştırabilir. Aslında eserde olup biten şey, sıklıkla aklımızdan geçiveren ama bir türlü kendimize tam olarak ifade edemediğimiz bir düşüncemizin, duygumuzun form bulmasıdır.

Danışanlar da terapi sırasında hissettiklerini kelimelere dökemedikleri durumlarda, sanat olarak oluşturdukları bir formdan yola çıkar ve hissettiklerini aniden tam olarak ifade edebildikleri bir eserle karşı karşıya kalıverirler. Bunlara “aha” anları da diyebiliriz!

  1. Gelişim/büyüme

Bir sanat eseri bazen zihnimizin gizli bir köşesinde yer alan olumsuz bir yaşantımızı tetikleyebilir. Bu nedenle bu eserlerden rahatsız olabiliriz. Rahatsız edenden geri durmak yerine ona tahammül ederek, önyargısızca bakmak ve bizde var olanı sanat eserinde bulmak bizi geliştirebilir. Danışanlar da kendileriyle ilgili bir sürü şey barındıran bir eseri sırf yanlış bir formda olduğu için bazen reddeder ve beğenmez. Seanslarda o esere yabancılaşmak yerine tahammül ederek bakmalarını istediğimizde, kendileriyle ilgili pek çok önemli ipucunun farkına vararak, gelişim kaydettiklerini görebiliriz. Kısacası, yardımı dokunacak şeyler bize her defasında çok iyi paketlenmiş olarak sunulmayabilir. Bu durumda beğenilmeyen paketleri de açıp incelemek, içinde ciddi gelişim ipuçları taşıdığından önemli olabilir.

  1. Değerini fark etme

İnsanlara tanıdık, bildik gelen her şey bir süre sonra çekiciliğini ve değerini yitirebilir. Genellikle yaşamımızda olanları değil, olmayanları hayal eder ve değerli buluruz. Ama sanat bizi monotonluktan kurtarır, etrafımızda her zaman var olan pek çok şeyin değerini fark ettirir. Sanat günlük yaşamımızdaki durumların, kişilerin, duyguların minik detaylarına nazikçe bakıp değerini fark etmemize yol açar. Mesela bir çocuk, boya kutusundaki sıradan bir boyanın siyah zeminde ne kadar hoş göründüğünü keşfedebilir veya sıradan bir kâğıt havlu rulosundan olağanüstü bir heykel yapabilir ve kâğıt havlu rulosunun değerini farkına varabilir. Baklagillerle mozaik yapan bir danışan için fasulyeler, mercimekler yeni bir değer kazanabilir. Bir çamur parçasının muazzam bir heykele dönüşmesi sonucu çamura hayran olabilir.

Bir süre sonra etraflarındaki her şeyin detaylarını, inceliklerini başka bir gözle görebilir.

Yorumlar yapılamaz.