YAŞAM BOYU SINAV VAR

sinav

 

“Çocuklarımızla Cinsellik Hakkında Nasıl konuşalım” ve “Duyguların Şifresi” kitaplarının yazarı psikiyatrist Bengi Semerci, sınav kaygısının üstesinden nasıl gelineceğinianlatıyor.

 Sınavlar bitmez. Biten sınavın öncesinde olduğu gibi, hatta belki daha fazlası biten sınavın sonrasında büyüklerin nasıl davrandıkları çocukların ruh sağlığını ve sonra girecekleri sınavların kaderini belirler. Yaşamda olduğu gibi sınavlarda da başarılı olabilmek, çalışabilmek için belli oranda kaygı gerekir. Önemli olan bu kaygıyı belli bir düzeyde tutabilmek. Kaygı kaynağı sadece çalışması değil, sınavla ilgili yarattığı olumsuz düşünceler, sınavın kötü geçeceğine ilişkin inanışları da olabilir. Kaygı belirtileri sınav performansında gerçekten düşüşe neden olur. Başarılı olamama korkusu olan ve bu korkunun aileler tarafından desteklendiği çocuklarda sınav kaygısı daha sık görülür. Eğer çocuk ailesinin başarıyı çok istediğini hissederse, bu şekilde büyütülmüşse, ailesinin sevgisinin başarısına bağlı olduğunu, başarısız olduğunda sevilmeyeceğini düşünür. Günlük sınavların dışında, liselere ve üniversiteye giriş sınavı öncesi, aileler bir yandan çocuklarına sınavın önemli olmadığını, elinden geleni yapmasını söyler. Buna rağmen bir yandan çok çalışmasını ister, bir yandan da konuşmaların içinde “Bu sınavı kazandığında her şeyin daha iyi olacağını, yaşamını değiştireceğini” sıkıştırır. Sonra çocuğun kaygısına şaşırır ve baş etmesini bekler. Bunun dışında, kendine güvensizlik, karamsarlık, daha önceki başarısızlıklar, beklentilerin gerçeğe uygunsuzluğu ve bilgisiz olmak kaygı nedenleridir. Ayrıca plansız, programsız olmak, hedef belirleyememek, arkadaşların olumsuz etkileri kaygıyı artırır. “Kazanamazsam benim sonum olur, ailem çok fedakârlık yaptı, onların yüzüne bakamam, kazanamazsam rezil olurum, arkadaşlarım ne düşünür, kazanamazsam ben değersiz biriyim, kazanamazsam iyi bir mesleğim olmayacak, geleceğim ve mutluluğum bu sınava bağlı” gibi düşünceleri olumlu hale çevirmek, kaygıyı azaltmak için önemlidir.

Aşırı övgüler de çocuğunuzun sizin beklentilerinizin çok yüksek olduğu kanısına kapılmasına neden olabilir. “Muhteşem yaptın, en yüksek notu aldın, harikasın” gibi abartılı, onu motive edeceğinizi düşündüğünüz övgüler, çocuğun sizin ondan hep en iyisini beklediğinizi düşünmesine neden olur. Asla o çıtayı aşamayacağını ya da aynı övgüyü alacak kadar beceremeyeceğini düşünmek kaygılı olmasına neden olabilir. Ayrıca aslında başarılı olduğu şeylerin bile yetersiz olduğu inancıyla kendini başarısız hissederek hem başarılarının keyfini çıkaramaz hem de kendine olan güveni azalır. Diğer yandan “Zaten yapamayacağını biliyordum, çalışmamıştın, sen ne işe yararsın, tembel” gibi sözlerle kendine getireceğinizi ve çalıştıracağınızı sandığınız çocuk, onu gözden çıkardığınızı, ondan beklentiniz olmadığını düşünecek ve sizi haklı çıkaracak şekilde davranacaktır. Bu onu çalışkan değil; öfkeli, kızgın, üzgün, kendine güvensiz bir çocuk yapar ve kendini sizin gözünüzde olduğu gibi değersiz görmeye başlar.

Sınavların önemli olduğu yadsınamaz. Ama çocukların o sınavlara hazır olması, çalışmalarını engelleyen sorunların saptanması, gerekli tedbirlerin alınması erişkinlerin görevidir. Sınav öncesi ve sonrası her erişkin, çocuğundan beklentilerinin ne kadar gerçekçi olduğunu, motive etmek adına onu ne kadar zorlayıp kaygılandırdığını kendine sormalı.

Sınav sonrası erişkin sınavını geçmek istiyorsanız, en iyi yol sonuçla ilgilenmek yerine çocuğunuzun o zamana kadar gösterdiği gayreti övmek ve onu her koşulda sevdiğinizi göstermektir. Sınav iyi geçtiyse, gayret devam edecek, başarı tekrarlanacaktır. Sınav kötü geçtiyse, hep birlikte biraz daha gayret göstermeniz ve kötü sonucun sorumluluğunu paylaşmanız gerekir.

 

 

Kaynak: http://www.psychologies.com.tr/yasam-boyu-sinav-var/

Görüntülenme Sayısı:
479
Kategoriler:
Aile & Çocuk

Yorumlar yapılamaz.