Yunanistan’da Mali Kriz Yağmacılığın Artmasına Neden Oluyor

Yunanistan'da Mali Kriz Yüzünden Yağmacılık Artıyor

Atina’daki Parthenon’u gezen bir turist fotoğraf çekiyor. Turizmin azalması ve Yunan ekonomisinin dağ gibi borç altında zorlanması yüzünden kimi Yunanlılar geçinmek için yağmacılığa başladı.

Paraya sıkışan kimi Yunanlılar antik kaynaklara başvuruyor: Yunanistan’daki mali kriz, yasadışı kazıların ve yağmacılık yapan insanların sayısında artışa neden oluyor. 

ATİNA—Yunan polisine göre son zamanlarda ilginç bir suç türünde artış yaşanıyor: Sabıkası olmayan kişiler ülkedeki tarihi eserleri yağmalıyor.

Sorunun göstergelerinden biri de, metal dedektör ruhsatı başvurularında görülen büyük artış. Metal dedektörler antik sikke ve eski eserler bulmakta kullanıldığından, Yunan yetkililer aletlerin satışını takip edip yalnızca sabıka kaydı olmayanlara ruhsat veriyor. “Başvuru sayısında artış var, durum ekonomik krizle ilgili,” diyor Komiser Monovasios.

Yunanistan Tarihi Eserler ve Kültürel Miras Dairesi’ne bağlı polisler, ekonomik krizin şiddetlendiği son beş yıl içinde yasadışı kazılarda ve arkeolojik hırsızlıklarda görülen artışın yanı sıra yağmacıların da farklılaştığını belirtiyor.

Krizden önceki dönemde yağmacıların çoğu aynı zamanda silah ve uyuşturucu kaçakçılığı da yapan suç şebekeleri içinde yer alıyordu. Şimdilerde ise elinde kazı aleti olan sıradan insanların Yunanistan’ın geçmişinden parçaları yer altından çıkardığı ve nakit karşılığı sattığı görülüyor.

Yağmacılık olaylarındaki artış, hükümetin uyguladığı kesintiler nedeniyle eski eserleri korumakla sorumlu devlet dairelerinde ödenek ve çalışan sayısının azaldığı bir sırada kendini gösteriyor.


Bu antik heykelleri çıkarıp yurt dışındaki bir alıcıya on milyon Euro’ya satmaya çalışmakla suçlanan Yunanlı iki çiftçi 2010 yılında tutuklanmıştı. [Fotoğraf: Thanassis Stavrakis, AP]
Tarihi Eser Çok, Polis Az

“Daha fazla görevliye, daha fazla insana ihtiyacımız var,” diyor Attika Güvenlik Polisi Birimi komiserlerinden Evgenios Monovasios, tüm Yunanistan’da yağmacılığı önleme ve engelleme alanında 60 kadar eleman çalıştığını tahmin ediyor. Yerel polis teşkilatlarıyla yapılan işbirliği bu kapasiteyi artırıyor ama buna rağmen ülkenin dağlık kuzey kesiminden Ege ve İyon denizlerindeki yüzlerce adaya kadar farklılık gösteren coğrafyasının ancak çok küçük bir bölümünü korumak mümkün oluyor.

“Hepsini bulmak için ordu lazım,” diye konuşuyor Eski Eserler ve Kültürel Miras Genel Müdürü Elena Korka. “Yunanistan’da tarihi eser sıkıntısı yok, abartmasız her yer eser dolu.”

Yunanistan, kültürel mirasını koruma konusunda büyük zorluklarla karşı karşıya. Bol miktarda eski eser var ama korumak için gerekli kaynaklar sınırlı, eski eserlere karaborsada büyük talep var ve bir de ilk kez suç işleyenlerle yağmacıların sayısının artmasına neden olan ekonomik kriz.

Yakın tarihli tarihli eser kaçakçılığı olayları Bizans el yazmalarından, neolitik Kiklad heykelcikleri, kapları ve heykellerden oluşan bir dağarcığa kadar çeşitlilik gösteriyor. Athos Dağı’ndaki Dionysiou manastırından çalınan Bizans elyazmaları 2014 ve 2015 yıllarında Getty Müzesi ve Duke Üniversitesi’nden geri alındı. Toplam değeri 20 milyon dolar olarak belirlenen Kiklad eserleri ise Attika’da 2011 yılında ortaya çıkarıldı.

Ancak her başarılı kurtarma ve ülkeye geri getirme operasyonuna karşılık, çok sayıda tarihi eser özel koleksiyonlara girmek üzere Yunanistan sınırları dışına çıkarılıyor.

Olayları önlemek kolay değil. Monovasios ve ekibi gizli ihbarcılar, Gümrük ve Sahil Güvenlik yetkilileri, gözetleme operasyonları ve yağmacılık şebekesinin içine sızan sivil polisler yardımıyla topladıkları bilgilerle yağmacılara karşı kanıtlar oluşturuyor. Sonra da ya polislerin alıcı rolü oynadığı bir buluşma ayarlanıyor veya tarihi eserleri kurtarmak ve suçluları yakalamak üzere bir baskın düzenleniyor.

Ardından üç arkeologdan oluşan bir komisyon ele geçirile eserleri inceleyerek otantik olup olmadıklarını saptıyor, her birinin tarihini belirliyor, tanımlıyor ve değer biçiyor. Kaçak kazının cezası 10 yıl hapis. Ama tarihi eserlerin değeri 150 bin Euro’yu geçkinse ceza ağırlaşıyor.

‘Efsanevi Kazanç” Hayali

Yunanistan’da belli bir yağmacı türünden bahsetmek zor ama Monovasios ve komiser muavini Babis Melistas, yağmacılık şebekelerinin kimlerden oluştuğunu ve nasıl işlediğini gösteren genel bir tablo oluşturmuş. Çiftçilik, hayvancılık ya da inşaatçılık gibi toprakla ilişkili işler yapanlar genelde kaçakçılık zincirinin ilk halkasını oluşturuyor.

“Efsanevi kazanç hayali kuruyorlar,” diyor Melistas. Oysa kazıyı yapanların kazancı satış fiyatının çok küçük bir yüzdesi oluyor. Bir kadın heykeliyle ilgili yeni bir olayda Yunan yağmacılar elli bin Euro kazanmış, ama eserin satış fiyatı 1,1 milyon Euro’yu bulmuş.

En kanunsuz kazılar yakalanma şansını azaltmak için geceleri yapılıyor. Çıkarılan eserler hiç umulmadık yerlere –bir keresinde koyun ağılına– saklanıyor ya da gömülüyor. Sonra da eserleri aklamaya yarayan yasal işyeri sahibi bir aracıya satılıyor.

Çömlekler ve heykeller normalde parçalanmış oluyor. Bu durum eski eserlerin saklanmasını ve sınırlardan kaçak geçirilmesini kolaylaştırmasının yanı sıra bir işe daha yarıyor: Alıcıya bir tanesi dışında tüm parçaları teslim eden satıcı, sonra da tamamlayıcı parça için büyük bir miktar talep ederek şantaj yapabiliyor.

‘Geçmiş Kazanan’ Eserleri Bulmak Zorlaşıyor

Kimi koleksiyonerler yağmacılara “özel sipariş” verse de çoğu eserin kaçakçılığı aracılar yoluyla yapılıyor. Yağmalanan eski eserler konusunda uzman avukat ve danışman Irini Stamatoudi, tüm dünyayı dolaştıktan sonra müzayede evlerinde veya galerilerde satışa sunulan eserler bulunduğunu söylüyor.

“Bir eser önce Münih’e, oradan Japonya’ya, belki Suudi Arabistan’a, İsviçre veya Çin’e gidebiliyor,” diyor. Böyle bir dolaşıma girmesi yasallık izlenimi uyandırıyor. Birbirinden çok farklı yasalar ve liman protokollerinden faydalanan aracılar, yanıltıcı bir resmi geçmiş yaratmaya yarayan ihracat sertifikası gibi belgeler elde ediyorlar.

Bu belgeler yoluyla hayali bir otantik koleksiyon öyküsü yazıldıktan sonra, en son adım eseri küçük bir müzeye geçici bir sergi için ödünç vermek oluyor.

“Satıcı bunu örneğin Teksas’daki küçük bir müzeye gönderiyor ve eser orada 20 gün boyunca sergileniyor,” diyor Stamadoui. “Ama bundan sonra ‘Bakın bir sergiye bile katıldı’ diyebiliyor.” Küçük müzeler, eski eserlerin kökenini ayrıntılı olarak araştırmak için gerekli kaynaklardan yoksun oluyor genellikle. Ayrıca koleksiyonlarının online veri tabanını da yapmadıklarından, sergiledikleri yağmalanmış eserleri bulmak araştırmacılar ve savcılar açısından zorlaşıyor.

Bu tür bir “geçmiş kazandırma” büyük müzayede evleri ve müzeler açısından eserin kökenini saptamayı zorlaştırıyor. Ancak Korka ve Stamatoudi, Christie’s ve Sotheby’s gibi büyük müzayede evlerinin inandırıcı görünen koleksiyon geçmişine güvenmekte mali çıkarları olduğunun altını çiziyor.

“İşbirliğine yanaşmıyorlar,” diyor Stamatoudi iki büyük müzayede evini kastederek. “Yasanın ruhundan çok sözel anlamına bağlılar. ‘17. Yüzyılda bir Fransız soyluya aitti, şimdi gidin bunun Yunanistan kaynaklı olduğunu ispatlayın’ gibi şeyler söyleyebiliyorlar. Mahkemeye gitmenin pahalı olduğunu biliyorlar.”

Müzeler de işbirliğinde ikircikli olabiliyor. Örneğin Getty Müzesi 2002 ila 2006 arasındaki dört yıl boyunca Yunan hükümetinin sorularına yanıt vermemişti. “Yanıt almak için dava açmakla gözdağı vermek zorunda kaldık,” diyor Korka.


Yunanistan’daki bir manastırdan çalındıktan sonra ABD’de bir müze tarafından satın alınan 12. yüzyıldan kalma Bizan Yeni Ahiti, 2014 yılında Yunanistan’a iade edildi. [Fotoğraf: Yorgos Karahalis, Reuters/Corbis]

Yasal Sahibe İade

Son on yılda eserlerin iadesine yaklaşımda olumlu gelişmeler yaşandı. 2008’den bu yana, İngiltere, ABD, Hollanda ve Almanya’daki galeriler, özel koleksiyonlar ve müzeler tarafından iade edilen eserler oldu. Farklılaşan yaklaşımların bir başka göstergesi de Korka ve ekibine dünyanın dört yanından gönderilen mektuplar.

“İnsanlar Akropol’den topladıkları taşları ya da arkeolojik alanlardan aldıkları ufak bir parça mermeri geri gönderiyor,” diyor. “Pişman oluyorlar, geri yollayıp özür diliyorlar.”

Komiser Monovasios yağmacılığı azaltmak için en iyi yolun, kolay satılacak eserler arayan yağmacıların arkeolojik alanları yok etmesiyle yitirilen şeylerin altını çizen eğitsel erişim olduğunu söylüyor.

“Yağmalama yaparak gelecek kuşakların kimliğini yok ediyorsunuz,” diyor. “Ekonomik kriz muhtemelen geçici ama yağmacılığın olumsuz etkileri kalıcı.”

Nikiforos Skoumas makaleye Atina’dan katkıda bulunmuştur.

 

 

 

Kaynak: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/yunanistanda-mali-kriz-yuzunden-yagmacilik-artiyor/2555

Görüntülenme Sayısı:
587
Kategoriler:
Çevre · National Geo

Yorumlar yapılamaz.